21 Ara 2010

Kadın her sabah olduğu gibi o günde beyaz degneği ve el yordami ile otobüse binmişti.
Şöför : Soldan üçüncü sira bos hanimefendi, dedi.
Kadin 32 yasinda güzel bir bayandi ve esi oldukça yakisikli bir hava subayi idi. Bundan birkaç ay önce yanlis bir teshis sonucu gerçeklestirilen ameliyatla gözlerini kaybetmisti genç kadin ve asla göremeyecekti.
Kocasi ameliyattan sonra aci gerçegi ögrenince yikilmis ve kendi kendine bir söz vermisti. Asla karisini yalniz birakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayaklari üzerinde durana kadar cesaret verecekti.
Günler geçiyordu. Kadin her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdigi kocasina yük oldugunu düsünüyordu. Esinin bu içine kapanik,karamsar hali kocayi çok üzüyordu. Bir an önce bir seyler yapmasi gerekiyordu, karisi günden güne kendi içine kapanik dünyasinda kayboluyordu.

Bütün gün düsündü koca nasil yardim edebilirim güzeller güzeli esime. Birden aklina esinin eski isi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasil söyleyecekti, çünkü artik çok kirilgan ve nesesizdi. Bütün cesaretini toplayarak aksam karisina konuyu acti.
Karisi dehsetle gözlerini acti.Ben bunu nasil yaparim ben körüm, diye bagirdi.
Kocasi ona destek olacagini her sabah ise onu kendisinin birakacagini ve aksam alacagini ve ona çok güvendigini söyledi. Çünkü esini taniyordu ve bunu basarabilecegini biliyordu.
Kadin büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü esini çok seviyordu ve onu kirmak istemiyordu.
Her sabah esini isine birakiyor ve aksamlari aliyordu fedakar koca. Günler böyle ilerledi karisi eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat kocasi daha fazlasini istiyordu , kendisine söz vermisti sonuna kadar gidecekti.

Aksam karisina: Artik ise kendin gidip gelmelisin, dedi,. Kadin sasirmisti. Bunu asla yapamayacagini söyledi. Kocasi israr edince onu yine kiramadi ve bütün cesaretini topladi bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu.
Sabahlari kadin artik otobüs duragina kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek isine gidebiliyordu ..
Günler günleri kovaladi hiçbir problem yoktu. Yine bir gün otobüse binerken, soför :
- Sizi kiskaniyorum, hanimefendi dedi.
Kadin kendisine söylenip söylenmedigini anlayamadan, neden , diye sordu.
Soför, - Çünkü her sabah sizin arkanizdan bir hava subayi genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakiyor, otobüsten indikten sonra yesil isikta yolun karsisina geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanizdan öpücük yollayip size her gün sevgiyle el salliyor , dedi."

28 May 2010

Lale, bir grup ile dağa tırmanıyordu.
Karşılarına, dik bir yamaç çıktı. Emniyet kemerini taktı,
ipi yakaladı ve tırmanmaya devam etti. Bir süre sonra nefeslenebileceği bir oyuk buldu.
Fakat, yukarıda ipi tutan kişi dalgınlık hali, ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, Lale'nin gözüne çarparak lensinin düşmesine sebebiyet verdi. Lale çok üzülmüştü."Allah'ım" dedi, "Sen ki, dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bilirsin. Mutlaka benim lensimin de yerini biliyorsundur, lensimi bulmama yardım et."
O sırada, aşağıdan gelen diğer gruptaki genç adam seslendi: "Aranızda lens kaybeden var mı?"
Lale'nin yüzü aydınlanmıştı. "Evet, ben kaybettim" cevabını verdi. Ve sordu:"Peki nasıl buldunuz?"
Meğer lensi, bir karınca taşıyormuş. Karınca yürüdükçe, yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens, adamın dikkatini çekmiş.
O akşam eve döndüklerinde Lale, hikâyeyi babasına anlattı. Babası, ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, üzerindeki baloncuğa şu cümleleri yazdı: "Allah'ım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Çünkü bunu yiyemem; üstelik, neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin bunu taşımamsa, senin rızan için taşıyacağım."
İnsanlar hayatta zaman zaman imtihan olurlar. Omuzlarına büyük yükler biner. Mutlaka bir sebebi vardır. Sabretmesini öğrenin ve "Neden bu yükü taşıyorum?" diye hayatınızı karartmayın.

7 Oca 2010

sıkıntılı anlar için kısa bir hikaye


İş hayatında önemli yerlere gelmiş bir grup eski me zun arkadaş üniversitedeki hocalarından birini ziyarete gitmiş. Çeşitli konular konuşulduktan sonra sohbet, işin doğurduğu strese ve hayatın zorluklarına gelmiş. Yaşlı üniversite hocası ziyaretçilerine kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş ve değişik boy, renk ve kalitede birçok fincanın bulunduğu tepsiyle geri dönmüş. Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fin canları ve kahve termosunu masaya koyup kahvelerini oradan almalarını söylemiş. Bütün eski öğrenciler kah velerini alıp koltuklarına döndüklerinde hocaları onlara şunu söylemiş: "Farkına vardınız mı bilmem? Zarif gö­rünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı; masada yalnızca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbet te kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal ama işte bu demin bahsettiğiniz problemlerini zin ve stresin sebebi. Hepinizin istediği fincan değil, kahveyken; bilinçli olarak herbiriniz birbirinizin aldığı fincanları gözleyerek daha iyi olan fincanları almaya uğraştınız. Hayat kahveyse; iş, para ve mevki fincan dır. Bunlar yalnızca hayatı tutmaya yarayan araçlar dır ama hayatın kalitesi bunlara göre değişmez. Bazen yalnızca fincana odaklanıyor, için deki kahvenin zevkini çıkarmayı unutabiliyoruz."