Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.
Adam ne yapacağını
düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın zaten yaşlı
olduğunu ve kuyunun da çoktandır kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği kuyudan
çıkarmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her
biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek başına gelenin ne
olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin
şaşkınlığı altında, birden sesini keser.
Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya
bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir
şey yapmakta, silkelenerek toprağı sırtından aşağıya atmaktadır. Bu şekilde de
yükselen toprak onun yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır.
Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince,
herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı atlayıp, koşarak
uzaklaşır!”
. Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü
kötülükle...
ışte bu kuyudan çıkmanın sırrı, bu kötülükleri silkeleyip
atmak ve bir adım yükselebilmektir.
Sıkıntılarımızın her biri bir kürek topraktır. Onlardan
kurtulmanın yolu da bir adım atmaktır. En derin kuyulardan bile yılmayarak,
usanmayarak çıkılabilir...
İnsanın kendisiyle kurduğu ilişkidir belirleyici olan. Hayatımızdaki tüm olumsuzlukları diğerleriyle kurduğumuz ilişkilere,onların kötü niyetine bağlamaya meğlimiz var..kendimizle kurduğumuz ilişkiyi pek sorgulamıyoruz. Fazla mı mükemmeliyetciyiz, bu nedenle, inzivaya çekilip, herşeyden kaçınmayı mı tercih ettik, yaşam enerjimiz ne boyutta, seyircimiyiz, katılımcımıyız,,,bu soruları sorup, dürüst yanıtlar verebilsek, en derin kuyulardan değil, en derin depresyonlardan da çıkıp, kanatsız uçan kuşlar olacağız....
YanıtlaSil