18 Ara 2008

Çocuğun Samimi Duası

Küçük çocuk deniz kenarına oturmuş, gözlerini ilerideki bir noktaya dikmişti. 
Belki bir saattir öylece duruyordu. Onun bu hali, alışveriş için balıkçı san­dallarının kıyıya dönmesini bekleyen ihtiyarın dikka­tini çekti. 
Yaşlı adam seke seke onun yanına gidip "Merhaba delikanlı!" dedi,
 "Bugün deniz çok hari­ka değil mi?" Küçük çocuk başını çevirmeden "Ama rüzgârlı!" dedi, "Topum denize düşünce sürükleyip götürdü." Adam çocuğun yanına oturup "Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım!" dedi, "Ama şim­di adım bile atamıyorum." Küçük çocuk ona cevap vermedi. Ve kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi gö­rebilmek için hemen yanındaki tümseğe çıktı. Yaşlı adam sakin ses tonuyla "Ümidini hiçbir zaman kay­betme!" dedi, "Bence dua etsen çok iyi olur." Çocuk büyük sevinçle "Dua etsem topum geri gelir mi?" di­ye sordu, "Denize düştüğü yeri bilir mi?"" Allah is­terse ona öğretir!" dedi ihtiyar, "Topun geri gelme­se de duaların sevabı sana yeter." Küçük çocuk yaş­lı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı duaları ardı ardına sıraladı. Daha sonra da topun dönmesi için Allah'tan yardım istedi. Ama üzüntüsü azalmamıştı. O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bi­le ona katmıştı. Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi rüzgârın aniden yön değiştirmesiydi. Ama deniz çok büyüktü, topuysa küçücük... Akşam üstü hava biraz daha sertleşti. Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü. Çocuk eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden ihtiyarla birlikte oyalandı. Yaşlı adam hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı. Sonunda onu bu­lup "Avınız inşallah iyi geçmiştir!" dedi, "Eğer varsa birkaç kilo alabilirim." Sandaldaki adam kova için­deki balıkları gösterip "Zaten ancak o kadarcık tut­muştum!" dedi, "Denizde av diye bir şey kalmadı." "Dua etmeyi denediniz mi?" diye atıldı çocuk, "Ümi­dinizi sakın kaybetmeyin!" Balıkçı için her şey nasip­ti. Bunun için de "rasgele" derlerdi. Ama şimdi bir şeyi hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi. Çocuğun yanaklarını okşarken "Dua ha!" diye mırıldandı, "O zaman tutar mıyım?" "Tutamasanız bile duaların sevabı size yeter!" dedi çocuk, "Bunu yeni öğren­dim." Balıkçı böyle bir sözü ilk defa duyuyordu. Ba­şını ağır ağır sallayarak "Ben de yeni öğrendim!" di­ye gülümsedi, "Üstelik de küçük bir öğretmenden!" Çocuk bu sözlerden çok hoşlanmıştı. Artık topun git­mesine üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağ­ların üzerindeki eski örtüyü açtı. Bir top vardı ora­da. Henüz ıslak olduğundan ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu. Balıkçı onu çocuğa uzatıp "Öğretmen­lerin hakkı hiç ödenmez!" dedi, "Bunu biraz önce denizde buldum!" Küçük çocuk rüyada olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüya... Ace­leyle sağa sola bakındı. Ama her şey gerçekti. Balık­çı da, sandal da, ihtiyar da... Topuysa işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp "Bir daha benden izinsiz gez­mek yok!" dedi, "Ya dua etmeseydim ne olurdu?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder